Page 41 - Sinerji s9
P. 41
satış yaptığı bir bakkal dükkânı açan 7 çocuklu olduğu dönemde bu cevabı, yine tesadüfen kar- Kunter de o zamanlar pek bilinmeyen kalıpçılığı
Çelik’in, ilerleyen zamanda en büyük yardımcı- şılaştığı sırada iletebildi. İşte Faik Çelik’in babasının bırakıp, yanına da ortak olarak marangoz ma-
sı ise oğlu Faik Çelik oldu. Faik, daha 1 aylıkken bakkal dükkânında başlayan çalışma hayatındaki kinesi imalatına başladı. Çelik de daha 4-5 aylık
geldiği Polatlı’da, ilkokul ikinci sınıftan itibaren ikinci dönüm noktası da bu oldu. evliyken, kendi alın teri ile eşine taktığı bilezikleri
cesaret genlerini aldığı babasının sağ kolu haline bozdurup Davutdede’de ilk atölyesini açarak giri-
geldi. Hacı Bulduk Çelik’in toptan gıda almaya git- USTASINI SEVİNCE şimciliğe adım attı. Çelik’in işleri öyle iyi gitti ki kısa
tiğinde bakkal dükkânını emanet ettiği Faik Çe- KALIPÇILIĞI DA SEVDİ sürede tüm borçlarını kapadı. Renault ve Tofaş’ın
lik, böylece zekâsını farklı yönde işleterek, hesap üretime başladığı, Türkiye genelindeki sobacıların
makinelerinin henüz icat edilmediği, hesapların da Bursa’yı tercih ettiği bir ortamda, ustasının bı-
kalem ve kafa ile görüldüğü o dönemlerde mate- Bugüne kadar usta-çırak ilişkilerinde hep hoyrat- raktığı kalıpçılıkta tüm müşteriler, Çelik’in 30 met-
matik bilgisini de bir hayli artırdı. Çalışkan ve zeki ça davranışlar gören ve gözlemleyen Çelik, bir rekarelik atölyesinin kapısını çaldı. Şimdilerde çay
bir öğrenci olmasına rağmen okul ile arası pek iyi bayram günü çay ve sigara ikram ederek iş teklif ocağı olarak hizmet veren atölyede 6 sene kadar
olmayan Çelik, ne kadar zeki bir çocuk olduğunu eden ustası Ali Kunter’e, samimi yaklaşımından çalıştıktan sonra, kabına sığamayan Çelik, sobacı
İmam Hatip, Öğretmen Okulu ve ortaokul olmak dolayı kalıpçılıktan hiç anlamamasına rağmen müşterilerinin yoğunlukta olduğu Duaçınarı’na
üzere, okulda üç imtihanı da kazanan iki kişiden ‘Tamam’ dedi. İşbaşı yaptıktan tam 1 hafta sonra taşınma kararı aldı. Kendi gibi ilkokulu bitirip oku-
biri olarak göstermesine karşın, eğitim hayatına Renault’dan kâğıtları çıkan Çelik, yeni ustasını öyle mayı istemeyen ve oğlu gibi gördüğü en küçük
devam etmek istemedi. Aynı yıl, yani 1966’da, ço- sever ki ağabeyi ile kavga etme pahasına herkesin kardeşi Nedim’i de yanına alarak Türkiye’nin dört
cuklarının daha iyi bir tahsil yapacakları umuduyla girmek için kuyrukta beklediği Renault’dan gelen bir yanından gelen müşterilerine 150 metrekare-
kök saldığı toprakları bırakıp zeytin alımı yaptığı
sırada hayran kaldığı yeşil Bursa’ya gelen rahmet-
li Hacı Bulduk Çelik, ne yaptıysa oğlu Faik’i okula
kaydettiremedi. Baba Çelik, bakkal dükkânında
çalışmanın tadına varan oğlu Faik’in, ‘Ben okuma-
yacağım, çalışacağım’ diye diretmesi karşısında,
Ankara’da sahibi olduğu tarlaların hatrına geçim
sıkıntısı çekmemelerine rağmen karoser atölyele-
rinden birinde çalışmasına izin verdi. Ağabeyinin
ardından çalışmaya başlayan Faik, ‘eti senin kemi-
ği benim’ kültürü ile hareket eden kalfaların ga-
zabından mı bilinmez karoserciliği pek sevmedi.
Çok geçmeden başladığı torna atölyesinde ken-
dini bulan ve tek başına üretmenin keyfini alan
Faik Çelik, mesleklerin en iyisi olduğunu düşün-
düğü tornacılıkla devam etme kararına vardı. Ko-
ğukçınar’da 6 ay oturduktan sonra, Duaçınarı Şük-
raniye Mahallesi’nde yaptırdıkları iki katlı evlerine
taşınan Çelik’i babası, o zamanlar (1968) Bursa’nın
tek sanayi bölgesi olan Küçük Sanayi’deki bir fir-
maya götürdü. Tornacı olarak çalışmaya başlayan
Faik, 3 yıl orada çalıştıktan sonra gördüğü usta
şiddetinden bıkarak işten kaçtı. Başka bir makine
imalatçısının yanında çalışmaya başlayan Faik, bir
önceki işyerinde öyle iyi çalışmış olacak ki eski
patronunu adeta peşinden koşturdu. İyi bir işçi-
sini kaybetmenin öfkesiyle eski patronunun, yeni
patronunun yanında ‘Ben sana o kadar emek ver-
dim. Niye işi bıraktın?’ diyerek kızmaya başlaması- işbaşı kâğıtlarını yırttı. Ali Kunter’in kalıp atölyesin- lik yeni atölyesinde hizmet vermeye devam eden
nın ardından yeni işinden de olacağını düşünen de çalıştığı 2-3 senede matematik zekâsıyla kalıp- Faik Çelik, birkaç makine daha, birkaç makine
Faik, çalışmasından memnun olan patronunun çılık mesleğini de çok çabuk kavrayan Çelik, bir daha derken bugünkü başarıya ulaştıran merdi-
‘Boş ver sen onu. İşine bak’ demesi üzerine rahat işçinin 2 saatte yaptığı bir işi yarım saatte yaparak venleri de bir bir çıkmaya başladı.
bir nefes aldı. 2 yıl da burada çalışan Çelik, 1973’te sergilediği üstün performans ile 4 ayda 5-6 kişi-
askere gitti. 1974’te de askerden dönen Faik Çelik, nin çalıştığı atölyede ustabaşı oldu. Öyle ki babası ‘KASAP BİLE TOFAŞ’TAN İŞ
bir ay kadar Santral Garaj civarında bir atölyede Hacı Bulduk Çelik’in, eşini de yanına alarak 1975’in ALIYORSA BEN NİYE ALMAYAYIM’
çalıştı ancak mutlu olamadı. Çelik, çocukluğun- ortasında nişan yapmak için borç istediği ustası,
dan beri var olan kendi atölyesini kurma ve pat- işini candan ve severek yapan Çelik’e aylık bir bi-
ron olma hayaline karşın otomobil fabrikalarının lezik parası verirken, çıkarıp 7 bilezik parası verdi. Çelik’in kalıpçılıkta sobadan otomotive dönme
Bursa’da yeni yeni açılmaya başladığı dönemde, Kısa sürede ustasının güvenini kazanan Çelik, ba- kararı almasındaki en büyük etken ise Tofaş’tan
ağabeyinin tanıdığı bir şef vasıtasıyla Renault’ya basının davranışı karşısında bir hayli mahcup olsa iş alan bir kasap oluşturdu. Evet evet yanlış oku-
form doldurarak başvurdu. Tesadüfen yolda yü- da borcunu haftalığından ödeyerek kendi nişan madınız; bir kasap! Kayınbiraderi Tofaş’ın yan
rürken, eski çırağı ile karşılaşan Çelik, ayaküstü bileziklerini de kendi almış oldu. sanayisinde çalışan bir kasabın, kalıp işini kendi-
eski çırağının kalfa olarak Ali Kunter’in yanında sine getirmesi ile şaşkınlığa uğrayan Çelik, ‘İşten
çalıştığını öğrendi. Yanından ayrıldıktan sonra KALIPÇILIKTA TAM YOL İLERİ anlamayan kasap bile bu işi yapıyorsa ben niye
atölyesine döndüğünde patronu Ali Kunter’e, Çe- yapmıyorum’ diyerek Tofaş’a iş yapmayı o gün
lik’ten bahseden eski çırak, ‘Arkadaşını çağır bana Babasının bakkal dükkânında çalışırken aşılanan kafasına koydu. Bu arada otomotiv sektörünün
gelsin’ dese de işçinin, çalışanın telefona bile ve- özgür çalışma isteği ağır basan Çelik, 1976 yılın- duayeni PAKSAN’ın sahibi Suat Hoca da Tofaş’tan
rilmediği, iletişim ve ulaşım araçlarının da kısıtlı aldığı işleri yetiştiremeyip Çelik’e getirmeyi başla-
da kendi atölyesini açmaya karar verdi. Ustası Ali dı. Yaptıkları bu kalıpları kontrole gelen Tofaş’ın sa-
BOSİAD SİNERJİ / Kasım - Aralık 2014 39